BM üst düzey toplantıları bir fark yaratacak mı?
Thierry Tardy, Birleşmiş Milletlerin (BM) genel sorunlarını, bu sorunların uzun vadede nasıl çözülebileceğini ve alternatif organizasyonların dünyadaki durumunu AA Analiz için kaleme aldı.
***
Bu hafta New York’ta gerçekleşen 78. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu çerçevesinde dünya liderleri barış, güvenlik, iklim değişikliği, kalkınma ve küresel yönetişim gibi bir dizi konuyu görüşmek üzere bir araya geliyor. Elbette Rusya- Ukrayna savaşı BM Genel Kurulu’nda ikinci kez kapsamlı bir şekilde tartışılacak. Batı, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırılarını kınaması için daha büyük bir devletler grubunu ikna etmeye çalışacak.
Ancak Avrupa merkezli olmayan diğer konular da aynı derecede önemli olacak. Bunlar arasında, barışın ve çevrenin korunmasını teşvik ederken aşırı yoksulluğu azaltmaya yönelik 17 taahhütten oluşan Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SKH) gündeminin yeniden canlandırılması da bulunuyor. Bu plan 2015’te kabul edildi. Planın 2030 yılına kadar tamamlanması öngörülüyordu ancak Kovid-19 salgını nedeniyle ertelenmek durumunda kaldı.
BM üst düzey toplantılarının etkisi
O halde üst düzey toplantı bir fark yaratacak mı? Her yıl BM’nin diplomatik üst düzey toplantılarının önemi ve hızla gelişen küresel sınamalara adaptasyonuyla ilgili sorular gündeme geliyor. Bu yıl, başta Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Hindistan Başbakanı Narendra Modi olmak üzere, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İngiltere Başbakanı Rishi Sunak ve Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından savaş suçlarıyla itham edildiği için Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) seyahat etme riskini göze alamayan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin gibi önemli liderler toplantıya katılmama kararı aldı. Buna karşın Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Joe Biden, Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy New York’a gitti.
Rusya-Ukrayna savaşı hiç şüphesiz BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) rolüne ve meşruiyetine zarar verdi. 193 BM üyesinin tamamını bir araya getiren BM Genel Kurulu’nun aksine, Güvenlik Konseyi’nin ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere olmak üzere beşi daimi 15 üyesi bulunuyor. Bu 5 daimi üye Konsey’in her türlü önemli kararını veto etme hakkına sahip. Bu durum da Rusya-Ukrayna savaşı bağlamında BM’yi fiilen felce uğratıyor. Güvenlik Konseyi’nde reform yapılması uzun zamandır tartışılsa da “daimi beşlinin” üstünlüğü ve ayrıcalıkları, herhangi bir reform onların rızasını gerektirdiği için etkili bir şekilde sorgulanamıyor.
Bu bağlamda, BM’nin, özellikle kuzey ve iyi tanımlanmamış “küresel güney” arasında artan kutuplaşmadan mustarip olduğu bir dönemde, BM’de kilit rolü üstlenen dünya liderlerinin yıllık genel kurul toplantısına katılmaması, bu çalışmanın katma değeri hakkında bir şeyler söylüyor.
Rusya ve Batı arasındaki gerilimin ötesinde, Rusya-Ukrayna savaşı da güneyden özellikle Afrika’dan pek çok ülkenin “Avrupa’nın savaşı” olarak gördükleri bir konuda “kuzeyin yanında yer alma” fikrine sıcak bakmadıklarını gösterdi. Bu ülkelerden çok azı Rusya’ya karşı yaptırım uygulamayı kabul etti.
G-20 ve BRICS’in meydan okuması
BM’nin küresel yönetişim aracı olarak merkezi konumu, 9-10 Eylül tarihlerinde Yeni Delhi’de toplanan G-20 ya da 22-24 Ağustos tarihlerinde Johannesburg’da toplanan BRICS gibi geçici diplomatik forumların artan önemine paralel olarak sorgulanıyor. BM’ye olan güven pek çok devlet için sarsılmış durumda. Bu devletler için daha sınırlı organizasyonlar mevcut ihtiyaçlara daha uygun görünüyor.
Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’dan oluşan ve kısa süre önce 6 yeni üyeyle genişleyen BRICS, Batı liderliğindeki kurallara dayalı uluslararası düzenin üstünlüğüne görünürde karşı çıkabilecek bir yapı olarak ortaya çıkıyor. Ancak Çin ve Hindistan’ın aynı anda mevcut olduğu ve etkin olduğu bu yapının kendi içindeki uyumu da belirsizliğini koruyor.
Gerçek şu ki küresel yönetişim genel olarak kötü durumda. Ancak BM’nin karşı karşıya olduğu yapısal zorluklar çok aceleci sonuçlara varılmasına yol açmamalı. Devletler, BM’nin çözüm sunamadığı pek çok konuda mücadele ediyor ve ayrışıyor. Bununla birlikte uluslararası ilişkilerin mevcut durumu, BM’nin etkisinin azaltılmasından ziyade artırılmasının daha gerekli olduğunu gözler önüne seriyor.
Bu haftaki üst düzey tartışmalar 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi’nin ve 17 SKH’nin uygulanmasına adanmış bir toplantıyı içerecek ve bu toplantıdan yeni bir siyasi rehberlik ortaya çıkacaktır. Küresel güney için bu, kuzey ile Rusya-Ukrayna savaşından daha büyük bir sorun. Kuzey burada güneye yönelik yardım vaatlerini yerine getirmemekle ve kuzey ülkelerinin 2 yüzyıllık gaz emisyonlarını telafi etmek için küresel güneye katı tedbirler dayatmaya çalışmakla suçlanıyor. Bu tartışma süreçleri şüphesiz zorlu olacak. Ancak SKH’lerin orta vadede ivme kazanması gerekiyor. Bu tür görüşmeler için halihazırda BM’ye karşı da bir alternatif bulunmuyor.
Volodimir Zelenskiy de New York’a gitmişken oradaki meslektaşlarıyla buluşacak ve onları kendi davası etrafında toplamaya çalışacak ve Rusya’nın da daimi üye olarak yer aldığı BMGK’ye de katılacaktır. Zelenskiy’nin konuşması sırasında muhtemelen hiçbir Rus temsilci konseye katılmayacak, ancak BMGK diplomatik forum rolünü oynayacak.
BM, çeşitli organları aracılığıyla diplomatik temaslara olanak tanıyan ve işlem maliyetlerini azaltan çok taraflı bir çerçeve görevi görürken, geçici organlar veya kısıtlı organizasyonlar, devletler arası etkileşime ve sosyalleşmeye sadece sınırlı seviyede izin verebilir. BM’den hızlı bir düzeltme ya da sihirli bir çözüm beklenmemeli.
BM uzun vadeli bir oyun oynuyor ve tüm kusurlarına karşın muhtemelen yeri doldurulamaz bir forum imkanı sunuyor.
[Thierry Tardy, Jacques Delors Enstitüsü’nde yardımcı araştırmacı ve College of Europe’da misafir profesördür.]
Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.